Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te bugün müze olan bir evde dünyaya gelmiştir. Babası Ali Rıza Efendi, Annesi Zübeyde Hanımdır. 1839 yılında doğmuş olan Ali Rıza Efendi ile 1857 doğumlu Zübeyde Hanım 1870 ya da 1871 yılında evlenmişlerdir. 6 çocukları olmuştur. Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa, Makbule
ve Naci’yedir. Kardeşlerinden Fatma 4, Ahmet 9, Ömer 8 yaşlarında iken o dönemde Rumeli de çıkan salgın hastalık (kuşpalazı) yüzünden vefat etmişlerdir. En küçükleri olan Naciye ise 12 yaşında vefat etmiştir.
Mustafa 7 yaşına geldiğinde okul çağı başlamıştır. Ali Rıza Efendinin istememesine rağmen Zübeyde Hanımın ısrarlarından dolayı Mahalle mektebine gider. Kısa bir süre sonra yeni açılan ve yeni metotlar kullanan Şemsi Efendi okuluna yazılır. Babası Ali Rıza Efendinin vefatına kadar burada okumuştur. Ali Rıza Efendi 28 Kasım 1893 yılında vefat etmesi üzerine Zübeyde Hanım çocukları ile birlikte kardeşinin yanına gitmek zorunda kalmıştır. Ve Mustafa eğitim hayatına ara vermek durumunda bırakılmıştır.
Çocukluğundan itibaren askerliğe hevesli olan Mustafa asker olmak istiyordu. Kendisinin anlattığına göre sokaklarda gördüğü üniformalı askerleronun bu hevesini iyice arttırmıştır. Ancak Zübeyde Hanım Mustafa’nın asker olmasını istemiyordu. Bunun üzerine Mustafa annesinden gizli 
Askeri Rüştiyesinin sınavlarına girerek kazandı. Ve ikinci sınıftan itibaren öğrenimine devam etti. Askeri Rüştiyesi bittikten sonra Harp akademisinde öğrenimine devam etti. Ve başarıyla Harp Akademisini bitirdi.
Askeri görevlerinde üstün bir rolü olan Mustafa’nın yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden modern Türkiye Cumhuriyetini kurarak Dünya tarihine adını yazdırmıştır. Üstün bir lider olmasının etkisi olarak aldığı eğitimler ve gittiği okullar gösterilebilir. Onun düşünce yapısının oluşması ve ileriye dönük fikirlerinin oluşması da bu yıllardan birikerek gelmiştir.
Atatürk Samsuna 9. Ordu müfettişi olarak 16 Mayıs 1919 yılında Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan çıkmıştır. Ve 19 Mayıs 1919 yılında Samsuna ayak basmıştır. Asıl görevi orada ki işgale karşı gelen cemiyetleri dağıtmak olsa da Atatürk bunun tam tersini yapıp milli mücadelenin ilk fitilini orada yakmıştır.